Kayıtlar

dertler, dertlerimiz

 ve sonra hepimizin ortak noktalarında cam kırıkları olduğunu gözlemliyoruz, herkes benzer yerlerden yara almış ve bu yarlardan kan kaybetmeme savaşına girmiş.. gözlerle görülmeyecek kılcal yarıklardan akan kanlar artık boğulmaya yüz tutmuş boynumuza kadar varınca farkediyoruz anca.. korkmadan yürümek ne mümkün? korkularımıza karşı gelmek anlamsız, yürümek de bazen bir o kadar anlamsız geliyor bazen.. 

yine yeni yeniden

 gülüşü ile dünyaları bana vermişti, şimdi başkalarının hayatının can damarı olduğunu düşündükçe deliriyor insan.. 

XANAX ile gece sohbetleri

Resim
 uykular korkmuştu, gizlenip en kuytuya onları kimseler bulamasın diye saklanıyorlardı. xanax belirdi çekmecelerin en açılmazlarından birden.. seni uykulara karşı savaşında desteklerim dedi..  bir iki derken o da yenik düştü gecenin karanlığı içinde kendisini gösteren, gözlerimin içine saplanan ışıklara karşı.. olsun dedim, mücadeleye devam..  gelmiyordu uykular, biralar ardı arkasına dökülürken boğazımdan aşağı, gönderilen iki kalp emojisine takılmıştı gönlüm..  gerçeklikle, sahteliğin yol ayrımında yalnız başıma gitmem gereken bir yoldaydım, uykular kaçak, xanax ölmüş, elimde sadece kırmızıya boyanmış kalpli bir ekran görüntüsü varken.. 

Dökülmeye başladı, vazonun çatlağından çiçeklere can veren su, boşluğa..

Resim
Rusça değildi sevmelerimiz, yada Hint filmleri kadar karmaşık bir sokağımız olmadı. Kediler çizme de giymezdi düşlerimizde. Biz en sakin olanından birer fırtınaya yakalanmış. Türküler tutturup, bulutlara isyan etmişiz. Belki de bizim en büyük suçumuz geri dönmeyi aklımızın hep bi köşesinde tutuyor olmamız. Ey astral şimdi sen aynaların karşısında kendinle gurur duy, değiştirebilidğin kadar mantıklı bahaneler al yanına.  Gidiyorsun astral en karanlığından.  Geceye karışarak gidiyorsun.  Bu sefer kalmasın gözün üç kuruşta, geri dönmeye ihtiyacın bile olmayabilir..

Alt metinlerde dolaşıyorum

Resim
Kitaplarda akıcı geçen cümlelerin arasında verilmiş dip notlar gibi hissediyorum kendimi, ara ara hayatın değerli olduğunu hatırlatmak için aralara serpiştirilmiş, okuyucuyu bir an olsun hayatın akışından çevirip aşağıya merakla bakmaya, beni görmeye iten dip not işaretleri. Aşağıda ne yazdığını ben bilemem, ona yüklenen anlam sadece okuyanlarda vardır.  Ben coşkun cümlelerinin arasındaki kesintili bir dip not olarak kalacağım hayatlarında. Devam ettikçe ara ara dikkatlerini dağıtarak bana bakmak zorunda kalacakları. Ne yapalım kitap yazacak kadar, okunacak kadar dolu dizgin bir yaşamım olmadığı için kendimi suçlayamam ki.

Hoşçakal minik kuş

Resim
kışın gelmediği söyleniyor, hala kavurucu sıcaklar var tepemizde ama içimde yağmurlar, karlar dökülmüş dört bir yana. en çok ayaklarım üşürken hissediyorum kışı, ayak parmaklarımın acısını hissederken anlıyorum zamanın kışı gösterdiğini.. bir şeylerden uzak kalmışlık, yeni bir hayata alışırken şimdiye kadar yanında olmasını istediğin hayallerin arkada kalmışlığı artık kendini iyiden iyiye hissettiriyor.       uyuyor, uyanıyorsun. zamanın geçişine fırsat vermek hepsi o..  iki uyku arası bir hayat, ellerin avuçların bomboşken akıp gidiyor..         seviyorsun, hiç sevmediğin kadar. o da seni seviyordur muhakkak, lakin hayallerim diyorsun, hayallerim vardı ve onlara sarılırdım eskiden..        gelişinle büyük mutluluk getirdin elbette, gitmenle büyük bir boşluk açacağın da kesin, ama hayallerime ne oldu güzel insan?         hayallerimi ardımda bırakmamam gerektiğini sen söylerdin, sonra bir baktım hayallerim kaybolmuş..boşlukta dolanır olmuşum, keyif aldığım bir havada asılı kalma hali gi

lost in love

Resim
büyük sözler vermemek gerekiyor hayata dair.. seni çok seviyorum gibi.. başkasını sevdiğini hissettiğin an anlıyorsun sevgiye biçtiğin değeri.. hoşçakal minik kuşum sonsuza kadar hoşçakal..

here we go! but with inertia now..

Resim
yepyeni bir başlangıç ile hayatımın tüm düzenini değiştirmem gerekti.. her yeni başlangıç gibi korkularım üzerime çullandı.. şimdi her şeyi ardımda bırakmış olmanın rahatlığı ile keyif sürmem gerekirken, yeni şeylerin getirdiği sorumluluklarla boğuşuyorum.. korkuyorum, bunu açıkça belli edemesem de korkuyorum.. düşünsene, bir sonraki adım için her şey önündeyken daha çok şey yapman için zorluyor hayat seni.. yorgun muyum yoka sadece içinde olmaktan şikayetçi olmadığım rehavet mi bu üzerimdeki ağırlık çözemiyorum..

hiç mi yok umut?

Resim
sesimi duyan var mı? yankılanıyor son zamanlarda kulaklarımda, avuçlarımın içinde.. ne zaman bıraktım tüm bu hayata bağlılık hayallerini hatırlamıyorum.. tek bildiğim çocukluğum da o hayallerin bittiği gün toprağa karıştı. çok hızlı geçti zaman, heyecanlanmalarımın, korkularımın üzerinden, elimle tutup yavaşlatabilecekmiş gibi hissettiğim o güzen anların üzerinden.. çok kanadı ellerim, artık işe yaramaz haldeler, tutuanacak dal arayışını da çoktan bırakmışken, sadece acı verir haldeler.. umudu, üzülebilmeyi, tekrar heyecanla bir şeyleri isteyebilmeyi çok özlüyorum.. zaman geçiyor, zaman geçtikçe büyümemiz gerekiyor, büyümekten kormuyormuşçasına.. büyümekle ilgili değil endişem, bir kırık dal bırakabilmenin tadına varamayacak olmanın hüznü var üzerimde.. düşüyorum, daha önce askıda olduğumu düşündükçe çıldırdığım o boşluğun en derinlerine doğru düşüyorum.. düşürken, daha da karanlığa sürüklendiğimi görüyorum.. kuyunun dibi zemheri, soğuk ve yapayalnızlık.. elimde

işte karşındayım

Resim
tüm gerçeklerim ile burada yalın ayak karşındayım.. söyleyeceklerim vardı sonra susup gözlerimi kapatacağım söylemeye başladığımda anladım asla anlamayacağını söylemeye başladığımda kapadım gözlerimi susmaya başladım ben de susmak söyleyeceklerim varken susmak öyle sıralı cümlelerim yoktu halbuki.. sıralı duygularım kalmamıştı.. sıraya geçmiş acılarım, kaygılarım vardı sadece cümlelere dökmekten çekindiğim. karşındaydım işe ayaklarım, ellerim üşümüşken karşında sonra konuşmak için tüm nefesimi topladım.. boşaydı harcadığım nefes, boşaydı sana göre anlatacaklarım bilemezdin söylemek istediklerimin gerçeğin ta kendisi olacağını ben sustum gözlerimi kapattım nefesimi tuttum sen de orada var olmaya, varlığımdan bi haber hayatına devam etmeklikle meşguldün. karnıma giren, kalbime yükselen ağrılarım vardı. gözlerim kapalı, nefesimi tutmuş orada bekliyordum..

boşlukta sürüklenen tanecik gibi.

Resim
yılın aynı çöküntü hissi ve tükenmişlik duygusunun yoğun olarak hissedildiği dönemine girmiş bulunuyorum.. ne gariptir ki periyodikliği bozulmuş durumda bu sefer, her yıl düzenli olarak mayıs ayı ortalarına oğru olduğum yerden kaçma hissi kaplarken içimi bu yıl içe çökme mekanizmam daha hızlı ilerledi ve ocağın ortası gelmeden yakama yapıştı.. havada asılı kalmışçasına, ayak uçlarım ve burnum karıncalanmış şekilde seyrediyorum etrafı.. ne yaptığımın ya da nerede olduğumun önemi yok aslında, verilen emirlere uyup "yaşıyormuş" hissi oluşturmak adına hareketlerde bulunmam gerekiyor, sırf öyle istendiği için hiç sevmediğim halde yediğim yemeğin olağanüstü olduğunu söylemem gerekiyor mesela, neyse konumuz o değil havada asılı kalmışlık, sürükleniyor olmak asıl meselemiz.. Büyük bir çarpışma yaşamış ve paramparça oluşumu büyük bir sessizlik içinde izliyorum, çünkü ses iletilmiyor burada, dudaklarımı kendi kendime ayna karşısında oynatabiliyorum sadece.. dışarıya yalıtılmış bi

bir iki ses deneme..uzun aradan sonra gelmenin şerefine..

Resim
gün henüz bitmemişti,  bir şekilde tüm yoğunluğu ve baskınlığı ile üzerime gelmeye devam ediyordu.. aklımın bir köşesinde yer edinmiş olması harikayken, bu kadar kafamı meşgul etmesi de işin slı büyük bir yük gibi geliyordu.. anlatacak ne çok şey birikmişti sahiden, gelecekten, henüz ardımızda bıraktığımız geçmişimizden.. kendimizden bahsedecektik çokça.. hayaller, hikayeler derken birden bire kaplamıştı dört bir yanımı.. sudan sebeplerle arayıp sesini duymak istiyordum.. bir yandan da "geçmişin ortakçıları" korkutuyordu, geri adım atmama sebep oluyordu.. "kervan yolda düzülür" derler.. yolda düzüleceksek sorun yok lâkin yolda "düzüleceksek" o zaman gardımı almak zamanı gelmiştir.. ağlayasım var uzunca süredir, böyle hıçkıra hıçkıra, dünyanın tüm dertleri sanki üzerimdeymiş ve çaresizliğimden değil de tüm dertleri bir bir gözümden akıtacakmışçasına ağlamak istiyorum.. gün bitmeye yakın, ağlamaya başlamıştım.. sonr

ankara..

Resim
ankara, insana büyülü mutluluklar, şan, şöhret vadetmez.. etmez elbette lakin bir günü, bir saati bile ankarada geçmiş insanlar bu garip şehrin tüm ağırlığından etkilenir.. havasının ciğerlerine dolması, sokaklarının göz ucunda belirmesi.. ruhuna, kalbine işleyen o tuhaf yapısı adamı alır bambaşka halde getirir.. istanbul gibi, hafifmeşrep olmaklık, her şeye sahip olma isteği dolu şımarıklık sunmaz, aksine elindeki ile yetinmeyi, elindekinin en iyisi olduğunu gösterir ankara.. en kestirmeden mutlu olmayı değil, sürüncemeli tüm yolların çıktığı aşkı ve keyfi öğretir ankara.. bu yüzdendir ankaralıların gerçek aşkı,gerçek dostluğu ve vefayı yaşayabilmeleri..  istanbulda hikayelerini okur,  ankarada yaşarsınız.. bir gün fırsatım olursa yeninden dönersem sana ankara, bil ki aşık olmayı gerçekten dilediğim içindir.. 

tanıdık o kurum kokusu..

Resim
tipik bir cumartesi sabahıydı, alarm çalmadan on dakika önce yine bir şekilde gözlerim aralanmış, sanki evrendeki tüm yıldızların ışığı gözüme girdiği için tekrar kapatamıyordum.. aynı sebepten dolayı açamıyordum da.. tuhaflık dışarıda yağan yağmurdan kaynaklanmıyordu bu sefer, derinlerde sanki dünyanın tek derdi sabahın 7'si olmadan o duvarı yıkıp yerine balkon yapmak olduğunu sanan karşı binada çalışan ustalardan kaynaklanıyordu.. lanet olası saat 7 bile olmamıştı.. ve tüm enerjilerini ellerindeki araçlarla duvarı yıkmaya harcayan ustalar için zaman sanki alalade bir süreç gibi geçiyordu.. başımı yataktan kaldırmadan o camı açmam mümkün değildi, çünkü gerçek bir uyanma, üzerine güneş doğmuş o şehir havasını içine çekmeden mümkün olmayacaktı.. yataktan doğruldum, kafam balon gibiydi sanki, sanki yer çekimi kendisini es geçmiş ve dünyanın geri kalanı ile uğraşırken kafamı unutmuş gibiydi.. pencereyi açtım, yüzüme serin bir hava çarptı, bu gözlerimi iyice açmama ve tüm yıldız

düğün dernek mevzuat..

Resim
Ağzından lafı cımbızla alanlar derneği ve Kıyamet kopsa konuşacak bir şey bulamayanlar derneği konfederasyonlarının görüşmesi vardı bu haftabaşında. Toplantı başlığı: Sürecin sonuna gelindiği ve tarafların dernek iç tüzüklerince bundan sonraki yola ayrı ayrı devam ederken neleri planlaması gerektiği şeklinde belirlenmişti. Ağzından lafı cımbızla alanlar derneği, karşı tarafın açıklamalarını resmi kanaldan beklerken, Kıyamet kopsa konuşacak bir şey bulamayanlar derneği sözcüleri sessiz kalma hakkını kullanmayı seçmişti. Hal böyleyken görüşme sonuna kadar net bir karara bağlanamamışlık hakimdı olaya. Son sözü Kıyamet koparan cinsten sözlerle vurgulayan Kıyamet kopsa konuşulacak bir şey bulamayanlar derneği sözcüsü, karşılıklı mutabakata varılmadan, ortaklık hisselerinin, şahsi ve tüzel derneklerine iadesini, karşı taraf ile tüm ilişkileri kestiğini deklare etti. Gergin, hüzünlü ve bir o kadar da saçma geçmişti görüşmeler. Ağzından lafı cımbızla alanlar derneği yetkilileri,

bişiler bişiler..

Resim
sabah başımın ağrısına denk gelen alarm sesi, tanrının bizlere dünya üzerinde cehenneme eşdeğer acılar yaşatabileceğinin ufak bir örneğiydi.. gece defalarca nefesimi kesercesine acılar veren boğazımın kuruluğu yerini acıya bırkamıştı, güneş karşı tepenin ardından cılız bir şekilde kendini hatırlatırken.. kendisini hatırlatıyordu sadece çünkü yazın olanca gücüyle elinde ne var ne yok harcamıştı bizleri için.. ahde vefa durumları çok sakat be abi.. verilen sözler bir bir yerine gelmek zorundaymış gibi, ağzımızdan çıkan lafların kölesi olma yolunda koşar adım gidiyoruz.. sağlık olsun, gün güzel geçsin başka derdimiz yok.. tabi lan her şey mutlu olmak için.. yoksa ne kalır elimizde avucumuzda.. sizler dostlarım, sizler asla bağlamayın mutluluklarınızı üç beş pamuk ipliğine, salın gitsin..

Gülmek her şeye çare değil elbet

Resim
Sonra her şey birden durulur, tüm coşkunluğu ile akan derelerin büyük şelalelerden hemen sonra dinginleşmesi gibi.. Ağızda kalan üç beş tad zamanla kaybolsa da yürekte güzel günleri hala unutmayacak bir kaç hücre elbet bulunur.. Gözlerini ufka dikip saatlerce düşündüğün o sabahlar, ya da uykuları ikiye bölen o karamsar haller, hepsi hepsi bir bir kenara istiflenmeye mecburdur.. Birileri gelir, başkaları yer olmadığı gerekçesi ile gider hayatından.. Bu sabah yine ufkun en anlamsız ve en karmaşık detaylarına dalmışken, zihnim silmeye başladı güzel, acı,heyecanlı ve sıkıntılı Zaman'ları.. Günler gecelerin kendisi ile kavuşmasını dilerken, uykulara gem vuran Düşünceler de bir bir siliniyor..  Güzel şeyler olsun diyelim..

Çıkmaz sokak sakinliği

Resim
Çok işlek bir caddeden bir anda Sessizliğin hakim olduğu bir sokağa dalmak bazen insanı yanlış yolda olduğu hissine kapılmasına sebep olsa da. O sokakta yaşayan insanlar için huzurun tam da kendisidir..  Çocukluğu çıkmaz bir sokakta geçen insanlar sanki daha sakin ve daha huzurlu gelir bana.. Tüm o yetişme telaşından uzak sadece sakinlerini ağırlayan sokak taşları gibi sessiz ve sakin..  Çok sıkıldığında ya da bunaldığımda bu şehrin sokaklarına vururum kendimi.. Şehir zaten bütünüyle bir keşmekeşken sakin sokaklarda, o sokakla sessizliğe gömülmeyi tercih ederim..